BeTurkey Röportajları #2 – KÜF Project
27 Ara 2011
İlkini Onur Şentürk ile gerçekleştirdiğimiz röportajlarımıza; envai çeşit wordpress sıkıntısını çözüşümüzün ardından devam ediyoruz nihayet.
Tüm dünyada sanatın sokağa taşınması gittikçe artarken, Türkiye’nin bu konudaki geri kalmışlığına ve sokakların monotonlaşmış haline Ankara’dan bir ses yükselmişti 2009 Mayıs’ında. O günden bu yana beklenmedik zamanlarda çok ince görmeye devam ediyor KÜF Project. Ankara’nın ardından önce ufak bir sürprizle İstanbul, en son da geçtiğimiz günlerde Konya’nın duvarlarının ağırladı KÜF’ü bu kez biz ağırlıyoruz…
Merhabalar! Türlü koşuşturma içinde ayırdığınız zaman için teşekkürler tekrardan. İçecek bir şey alır mıydınız?
Merhabalar. Herkese bizden çay!
Ekibin birbirini daha önceden tanıyan kişiler olduğunu biliyoruz ve muhtemelen yaptıklarınız da –tıpkı gelecek projeler gibi- çok daha önceden aklınızdaydı. Fikirlerin ilk kez eyleme dönüşmesi nasıl bir süreçle gerçekleşti?
İlk aşamada kafamızdaki olası bütün projeleri masaya yığdık, üzerlerine tartıştık ve birincil olarak Tosun Paşa’yı uygulamada karar kıldık. Ölçüleri aldık, malzemeleri hazırladık ve sabaha karşı sokağa çıktık. Fakat merdivenimiz kısa, çift taraflı bantlarımız etkisiz kaldı. Kısaca yapamadık, olay yerinde fazla oyalanmadan uzadık. İnceden moralimiz bozulsa da bi taraftan da gaza geldik. Projeyi kayıt altına alma fikri de bu süreçte doğdu. Vesileyle ekip genişlemeye ve şekillenmeye başladı. Bi kaç gün sonra aynı saatlerde ama bu sefer daha kalabalık bi şekilde olay mahalindendiydik ve sıkıntısız bi şekilde mevzuyu çözdük.
KÜF’ten daha önce sokaklara bıraktığınız anonim veya bireysel izler var mı irili ufaklu? Yoksa KÜF eylemleri sizin için de ilk mi oldu?
KÜF’ten önce ufak çaplı işler yapmışlığımız, KÜF’ün ortaya çıkmasında da o işlerin ve sürecin yadsınamayacak rolü var.
Kaç kişi olduğunuzu değil ama, “ne” olduğunuzu merak edenler var. Sokakları süslemek dışında ne işle meşgul KÜF bireyleri? Yaratıcılık ve el becerisi mesleklerinin de parçası mı yoksa apayrı işleri mi var gün içinde halletmeleri gereken? Bozmaya çalıştıkları Ankara monotonluğunun hangi parçasını oluşturuyorlar kısaca?
Ankara’nın ve dünyanın genel monotonluğunun farklı farklı parçalarını oluşturuyoruz. Ama bizce önemli olan bizim bireysel olarak ne yaptığımızdan ziyade bu farklı parçaların, bir bütün olarak, KÜF adı altında ne ortaya koyduğudur.
Ankaralı bir oluşum olsa da KÜF’ün takipçileri daha yolun başındayken Ankara’yı aşmıştı… İstanbul’dan sonra sıradaki yer neresi olur derken, muhtemelen kimsenin beklemediği bir seçim oldu Konya…Peki nasıl gelişti I ♥ KONYA? Konunun merkezinde Konya vardı ve fikir mi bulundu, yoksa fikir Konya’ya mı uydu?
I ♥ KONYA kafamızda dönen işlerden bir tanesiydi ve fikir çıktığından beri bu projeyi Konya’da gerçekleştirmenin bizim söylemlerimizle ve mentalitemizle kesişeceğini düşünüyorduk. Uygulama kararı aldık ve son rötüşları yapıp yola çıktık.
Fotoğraflara yansıdığı kadarıyla Konyalı’ların nasıl karşıladığını görebiliyoruz bunu ama, fotoğraflara yansımayan görüntüler de var mı? Fazla bir süre geçmedi üzerinden ama yayınladıktan sonra Konya’dan ulaşan oldu mu ya da?
Eylem süreci sessiz sakin geçti açıkçası. Yanımızdan sadece bisikletli bi çocuk ve muhtemelen sabah namazını kılmaya giden bastonlu, ak sakallı bi amcamız geçti. “Selamün aleyküm gençler ” dedi, “Aleyküm selam abi” dedik. Ertesi sabah fotoğraf çekmek için işin başına gittik ve bi grup insanın çalışmayı incelediğini gördük. Yanlarına gittik. Duvarını boyadığımız evin sahipleriymiş kendileri. Tabii ki biz yaptık demedik, biraz muhabbet ettik. Sağolsunlar, haberlerden gördüğümüz kadarıyla herhangi bi müdahelede bulunmamışlar yaptığımız işe.
İnternette, projenin altında bi yorum gördük. “Konyalıların yüzde kaçı anlamıştır ki bu işi?” kıvamında bi şey. Bu sorunun bi gerçek payı var elbette, ama mikro milliyetçilik yapmadan genele sorulması gereken bi soru bu (ki yine haberlerdeki röportajlardan gözlemlediğimiz kadarıyla Konyalı vatandaşlar arasında işi ve ruhunu anlayanlar mevcut). Bizim de sorumuz şu.. Biz bu projeyi Ankara’nın veya İstanbul’un merkezi bir yerine uygulamış olsaydık, herhangi bi müdahaleyle karşılaşmadan bu kadar uzun süre kalabilecek miydi bu iş?
Tosunpaşa ve PAC-MAN gibi eski ama günümüzde popülerliğini koruyan iki ikonla başladı KÜF’ün ismi duyulmaya. Ben Behzat Ç ile ilgili bir şey beklerken Ankara ve İstanbul’da Cemil ile geri döndünüz. Ankara doğumlu bir oluşum olarak Behzat Ç ve genel olarak televizyon kültürü açısından neler düşünüyor KÜF? “Trendlere” karşı olmak gibi bir olayı var mı?
Şimdi öncelikle, biz twitter ve facebook hesapları olan bi grubuz. Hepimizin cep telefonu var, hamburger filan da yiyoruz (Ankara dönerini veya Aspava’yı tercih ederiz). Yani trendlere karşıyız gibi dümdüz bi söylemde bulunursak yavan kaçar. Genel anlamda bizim derdimiz; maymun iştahlılarla, tüketim çılgınlarıyla, sunulan her şeyi kendi algısından geçirmeden kabul edenlerle, gerçek yaşamdan kopuk olup kendilerine sanal bir gerçeklik yaratanlarla..
Televizyonu sormuşken müziği de soralım? Hazırladığınız videolardaki müziklere bile ilginç yorumlar geldiği oluyor hatta… Yanında yiyip içtiğiniz sizin olsun; ne dinliyor KÜF insanları?
Projelerimizdeki müzikleri soranlar oluyor. Onları da vesileyle aydınlatalım. Sigara! projesine kadar kullandığımız parçaların ve sanatçıların adlarını videoların altındaki açıklamalarda referans verdik zaten. Sigara! projemizden beri de müzikleri Ankaralı müzisyen bir arkadaşımız yapıyor. Çok da iyi yapıyor, çok da güzel yapıyor bizce. “KÜF insanları ne dinliyor?”a girersek işler karışır. Zira pogo yapıp kafa göz yardığımız da oluyor, rakılanıp arabeskin dibine vurduğumuz da.
Sansür, 1 Mayıs, Tekel ya da herhangi bir toplumsal eylemde görmek mümkün mü KÜF’ü? Kişileri değil de, KÜF olarak?
Şimdiye değin, “kolektif olarak” bahsettiğiniz tarz eylemlerde yer almadık. Daha ziyade kendi uygun gördüğümüz anda ve yerde eylem koymayı tercih ediyoruz. Ama bu toplumsal bir eylemde KÜF’ü göremeyeceksiniz anlamına da gelmiyor.
KÜF’ün amacının o olmadığını biliyoruz ama, şu ana kadar yapılan işlerin bir çoğunu bir yabancıya göstersek, anlatılmadan anlayamazdı muhtemelen. Ankara ve şehrin kendisine bağlı olarak içindeki insanlar ne kadar tek düzeleşmeye mahkum edilmişse, dünyanın herhangi bir yeri için de söylenebilir bu pek ala. Bu bakış açısıyla Türkiye gündemi ve kültürünün dışında, küresel bir mesaj içeren bir eylem yapacak olsanız; dünya üzerinde hangi şehir olurdu bu?
Aslında Pac-Man, Sigara! veya son uyguladığımız I ♥ KONYA projeleri globale de hitap eden işler olarak değerlendirilebilir. Ama belirttiğiniz gibi projelerin genelinde yerel bi damar var, bu da yola çıkarken koyduğumuz hedefle direkt alakalı. Dünyaya gelirsek, an itibariyle Avrupa ekonomisinin çöktüğü, Amerikan vatandaşlarının dahi kapitalizme isyan ettiği, Arap baharı adı altında sivillerin devletler tarafından katledildiği bir dönemdeyiz. Cevap yazarken dahi içimiz kararıyor. Sanırız en iyisi hazır vizeler de kalkmışken Rusya’ya gidip biraz kafa dağıtmak.
Diğer iki büyükşehir İstanbul ve İzmir’de yaşayanlar -hatta kimi zaman Ankaralı’lar- Ankara’dan pek hazetmezken, kimi Ankaralı da başka yerde yapamayacağını düşünür. KÜF üyeleri hangi grup içinde? Ankara’da yaşamak bir tercih mi yoksa alışkanlıkla karışmış bir zorunluluk mu KÜF üyeleri için?
Öncelikle şunu belirtelim şimdiye değin projelerin içerisinde yer almış kişiler arasında Ankara dışında ve hatta Türkiye dışında yaşayanlar mevcut. Dolayısıyla “Ankara dışında yaşanmaz” tezi bizim açımızdan bakınca direktman elemine oluyor, ki zaten çok sağlıklı bir bakış açısı da değil bu. Biz Ankara’lıyız, Ankara’nın bize kattıklarından ötürü bu şehire müteşekkiriz. Tabii ki bu şehrin birçok eksiği gediği var, bu yüzdendir ki BÜYÜKŞEHİR KÜÇÜK 1TL eylemini koyduk. Ama spesifik olarak Ankara ismine çok da takılmamak lazım açıkcası. Sizin de bi önceki soruda belirttiğiniz gibi dünya genelinde bir çok sorun mevcut. Ankara’nın dünya haritasında kapladığı alan ise malum.
Enteresan bir çağrışımla; incisözlük benzetmesi.. KÜF de incisözlük de; hiç alışılmamış bir formatla, cin fikirli çıkışlarıyla Türkiye’nin gündemine oturdu hemen hemen aynı dönemlerde. Biri sokağa müdahale ederek hali hazırda toplumun en büyük tabulardan birisini hedef aldı, diğeri de hemen herkesin kullandığı ama toplum içindeyken “ayıp, terbiyesiz” olarak nitelendirdiği kelimeleri/kalıpları kullanarak çekti dikkatleri üzerine. Kullandıkları yollar farklı olsa da ikisinin de vardığı yerde kırılan alışkanlıklar var. Yaptığı her işi “vandallık” olarak nitelendirebilecek bir çok insan varken, aynı etiketi halihazırda edinmiş olan incisözlük ve aykırı hareketleri hakkında ne düşünüyor KÜF?
Gerçek bir etkinin, yalnızca gerçek hayatta koyulan bir eylemle gerçekleşebileceğini şiar edinmiş bi kolektifiz. İncisözlük tayfası da interneti bir araç olarak kullandı ve gerçek etkiyi gerçek hayatta koyduğu eylemlerle yarattı. Antiparantez belirtmek gerekirse belediye takımlarına kılız, Boz Baykuş’ların hastasıyız.
KÜF’ün –yaratacağı etki açısından- yaparken en heyecanlandığı eylem hangisiydi peki?
BÜYÜKŞEHİR KÜÇÜK 1TL’nin etki yaratacağını proje fikirsel aşamadayken de tahmin ediyorduk. Uygulama aşamasında en heyecanlandığımız iş de olabilir kendisi. Zira olay mahali mobeselerle donatılmış olduğu gibi, bi yandan da çevremizde protokol araçları ve polis abiler cirit atıyordu. Yeleklerimizle adeta bi bukalemun etkisi yarattık.
Eylemin sokağa döküldüğü zamanlarda, planlananın dışında giden komik/sıkıntılı anlar oldu mu hiç? Köşede beliren bir polis abi, meraklı gözler ya da “cık cık cık” tonlamasıyla bir teyze?
Enteresan diyologlar yaşıyoruz ara ara. Farz-ı misal Cihangir’de Cemil posterini bir apartman duvarına yapıştırırken hırsız olduğumuzu zanneden bir apartman sakini “Napıyosunuz lan!?” diye pencereye fırladı. Sokak sanatı yaptığımızı anlatınca “Sanata saygımız sonsuz” diyip, evine geri girdi.
Farklı işler yapan insanlarla farklı bir röportaj olduğunu umuyoruz. Bir kez daha teşekkürler, yeni projeler için de başarılar, bol şans.
Eyvallah
—
KÜF Project’i Behance, Facebook, Vimeo ve Twitter‘da takip edebilirsiniz.